Posts

 Berat Özgürlük, bireyin kendi iradesiyle karar verme yetisine sahip olmasıdır. Bu bağlamda, onurlu bir hayat sürmek, kişinin ahlaki değerlerini ve etik ilkelerini benimsemesi ve bu doğrultuda hareket etmesi anlamına gelir. Ancak bir insan, özgür değilse, seçim yapma kapasitesi kısıtlanır. Bu kısıtlama, bireyin içsel değerlerine ve vicdanına göre hareket etme imkanını ortadan kaldırır. Zorunluluklar altında yapılan eylemler, gerçek bir onur ve saygıdan yoksundur. Özgürlük, aynı zamanda sorumluluk almayı da gerektirir. Bir birey, özgür olduğunda kendi seçimlerinden sorumlu olduğunu kabul eder. Bu sorumluluk bilinci, onurlu bir yaşamın temel taşlarından biridir. Özgür birey, yaptığı eylemlerden dolayı kendisini sorgulama ve gerektiğinde hatalarını kabul etme cesaretine sahiptir. Öte yandan, özgürlükten yoksun bir insan, dışsal baskılar ve otorite tarafından yönlendirildiği için kendi eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşme imkanı bulamaz. Ayrıca, özgür bir birey, kendi kimliğini geliştirme fı
 Enes Çıtak Akıl ve bilinç, insan deneyiminin merkezinin yer alan iki temeldir. Her biri, insanın türüne özgü karmaşık bir varoluş biçimi sunarken, aynı zaman akıl Akıl, soyut insanların düşünmesi ve yaratıcı problem çözebilen simgeler. Bilim, sanat ve felsefe gibi faaliyetlerin ilerlemesi mümkün. İnsan aklı, yeni ürünler üretme ve dünyayı anlama konusunda bir nimet olarak öne çıkıyor. Ancak bu yaratım süreci, bireyleri sürekli bir sorgulama ve değerlendirme Bilinç Bilinç, varoluşun özünü sorgulama kapasitesiyle birlikte gelir. İnsan, yaşamın geçiciliği, ölüm ve anlam arayışı gibi karmaşık sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldı. Bu, ruhsal insanlara ve kaygılara neden olabilir. Dolayısıyla bilinç, bireyin bir yarasına dönüşebilir. Zamanın bu varoluşsal kaygıları, insanın ruhsal yapısının tehdit eden unsurları haline gelmesi Deng B Sonuç olarak, akıl ve bilinç, insanın varoluşunun sınırları kutuplarıdır. Her biri hem yaralar hem de nimetler sunarken, bu ikili ortaklıkların dinamikleri, insa
 Eylül Aldemir Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?      Ahmet’in, kör olduğunu bildiği Mehmet’in uçuruma doğru yürüdüğünü bilmesine rağmen müdahale etmemesi ahlaki ve hukuki açıdan farklı değerlendirilebilir.  Hukuk açısından bu durum farklı görüşlerle değerlendirilebilir. Bazı bakış açıları; Ahmet’i suçlu bulacak. Çünkü bu durum kasıtlı bir şekilde öldürmeye girer.Ortada insanı ölüme götürebilecek bir sorun var ve kişinin tehlikede olduğunu gören kişiye bu durum sorumluluk yüklüyor. Yardım etse on sorun ortadan kalkıcak ama yardım etmediği için kişinin ölümünden sorumlu sayılır. Bu yüzden Türk Ceza Kanunu’na göre bu durum ceza gerektirir. Bazı bakış açılarına göre ise; Ahmet doğrudan cinayet işlememiştir. O, orada gözlemci konumundadır. Çünkü Mehmet’in hayatını kurtarmak Ahmet’in sorumluluğu değildir. İsteseydi kurtarabilirdi ama orada Ahmet olmasaydı Mehmet za
 Hasan Hüseyin Tennioğlu Hasan Hüseyin Tennioğlu/577- Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?/Bence Ahmet’in yaptığı cinayet falan sayılmaz.Eğer ki illa bir suçlu arıyorsak bu tanrının ta kendisidir.Onu kör yaratan Ahmet değil tanrıdır.Bu bağlamda Ahmet Mehmet’i kurtarmak zorunda değildir.Böyle bir yükümlülüğü,böyle bir sorumluluğu yoktur.Bu bizim kendi birtakım sözde değerlerimiz üzerine inşa etmeye çabaladığımız kendi etik kurallarımızın bir dayatmasıdır. 2.Acaba bir şey, Tanrı istediği için mi iyidir, yoksa o, iyi olduğu için mi Tanrı tarafından buyurulmuştur?/Bence iyi kötü diye bir şey yoktur.Sadece toplumun kendisinin de nedenini bilmediği şekilde  iyi,güzel,örnek kabul ettiği şeyler vardır bir de tam tersi kabul ettiği şeyler.Fakat bu neden iyi bu neden kötü falan eminim ki kimse bilmiyor.Sadece öyle görmüş,öyle öğretilmiş ve öyle uygulandığı için buna itaat
 Furkan Dalan Furkan Dalan 11/D 152 Bu ikilem günümüzde hala tartışmalara sebep olmaktadır.Bu olay yaşanacak bir olaya müdahale etmemenin sonucunda yaşanacakların sorumluluğunun müdahale etmeyen kişiye ait midir ikilemini doğurur.''Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?'' sorusunu inceleyip yorumlayacağım.Bu soruya bir cevap verebilmek için ilk olarak iyi ile kötünün ayrımını yapmamız gerek.İyi kavramı, ahlak bakımından olumlu bir anlam taşırken, olumsuz bir çağrışım uyandıran nesne, istek ve davranışlar bütünü de kötü olarak tanımlanır. Bir insanı ölüme terk etmek kötü ,yanlış, bir şeydir değil mi? Bu olaya hukuki derecede bakarsak eğer mahkeme cinayete teşebbüsü tespit ederse, asıl ceza 9 ila 15 yıl arasında olacak.Bana göre Ahmet'in yaptığı şey tam olarak bir cinayet olmasa da dolaylı yoldan bir cinayettir çünkü bir insanın ölümünü sadece bi
 Eren E.  -Akıl (veya bilinç) insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi? -Akıl insan için hem yara hem nimettir benim için. Akıl bi yandan güçlendirirken öbür yandan çürütür. Yara olarak düşünüldüğünde fazla düşünmenin insanı strese sokması, kaygılandırması gösterilebilir. Fazla düşünmek kötüdür çünkü düşündükçe dibe batarsın. Ancak benim için ağır basan tarafsa aklın bir nimet olmasıdır. Aklın gücünün bir sınırı yoktur, insanlar önüne çıkan tüm sorunları akılla yenebilirler. Düşünerek hem kendimizi geliştiririz hem hayatımızı kolaylaştırırız. Aklı geliştirmek de tabii ki çok önemlidir. Sonuç olarak soruya cevabım akıl insan için bir nimettir.
 Naz Karababa Akıl (veya bilinç) insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi? Akıl ve bilinç kavramlarının insanlar için bir yara mı yoksa bahşedilmiş bir nimet mi olduğunu düşünecek olursak eğer. Bence hem bahşedilmiş bir nimet hem de bir yaradır. Neden bir nimet veya neden bir yara olduğunu düşünecek olursak, bahşedilmiş bir nimet olmasının nedenleri bugünlere kadar aklımız ile düşündüklerimiz ve bu düşündüklerimiz ile yaptığımız şeyler bizleri bu zamana kadar getirdi. Eğer aklımız olmasaydı bu zamanlara gelemeyecektik, hayatımızı kolaylaştıran yapay zekâ, kitaplar ve daha birçok şey olmayacaktı. Bilinç bizim daha önce tanıdığımız şeyleri tekrar tanıma ve kavramamızı sağlıyor yani aklımızla yaptıklarımızı daha iyi kavrayarak dahada geliştirmemizi sağlıyor. Bu nedenle akıl ve bilinç kavramları bence ayrı düşünülemez. Aklımız ile bu zamanlara gelmiş olmamız, hayatımızı kolaylaştıracak icatlar bulmamız yani bu kadar gelişmemiz bize aklın bahşedilmiş bir nimet olduğunu gösterir. Ta