İkra Eylül Döner (2.yazı)
"Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar..."
Bu yazımda Thomas Mann’ın Büyülü Dağ romanından alınan bu alıntıdan bahsedeceğim. İnsanlar içinde bulundukları toplumdan ve çağdan ayrı düşünülemez. Birey her ne kadar içinde bulunduğu toplumdan etkilenmemeye çalışsa da bunu tam anlamıyla gerçekleştiremez. Çünkü insan sosyal bir varlıktır ve bu sebeple de diğer insanlarla ve içinde bulunduğu toplumla sürekli olarak bir etkileşim halindedir. Bu da insanın yalnızca kendi yaşamından değil, yaşadığı toplumdan da etkilenmesini sağlar. İçinde bulunduğu çevre ve koşullar kişinin kimliğinin, benliğinin oluşmasına yardımcı olur. Kişi kendi kararlarını kendisinin aldığını zannederken aslında düşünceleri de içinde bulunduğu toplumdan etkilenerek oluşmuştur. Hangi düşünceleri desteklediği ve benimsediği onun çevresindeki görüşler ile şekillenir. Yani kişi kendi benliği ile bu kararları aldığını düşünse de kendi benliği de onun çevresindeki etkilerle oluşmuştur. Bu da akıllara ‘’İnsan aldığı kararlarda tamamen özgür müdür?’’ sorusunu getirir.
Birey etrafındaki olaylardan, düşüncelerden kolayca etkilenebilen bir varlıktır. Birey toplumdan bağımsız değildir toplumdaki düşüncelerden de bazen bilinçli bazen de bilinçsiz bir şekilde etkilenebilmektedir. Kişi bu düşünce yapısıyla hayatında belirli kararlar alır ve hayatına yön verir.
Ayrıca insan içinde bulunduğu çağın ve toplumun gerektirdiği koşullara göre yaşar ve buna göre hayatı etkilenir. Örneğin Kuzey Tayland’da Padaung kabilesinin kadınları, dünyanın en uzun boynuna sahip olma rekorunu ellerinde bulunduruyorlar. Çünkü kabile geleneklerine uygun olarak kızlar, ergenlik çağına ulaşmadan önce, boyunlarının etrafını saran altın halkalar takmak durumundadırlar. Yıllar geçtikçe de bu halkalara yenilerini ekleyerek hayatlarının sonuna kadar bu şekilde yaşamak zorunda kalırlar. Çünkü eğer çıkarırlarsa boyunlarının kırılma riskine sahiptirler. Bir başka örnek verecek olursak Çin’ de 1920’li yılara kadar uygulanan, kadınların ayaklarını sıkı sıkı bandajlayıp ayakların gelişimini baskılayarak ayak yapısını değiştirme geleneği vardı. Bu sebepten dolayı o kadınlar güçlükle yürüyebilmekteydiler. Günümüzde yaşayan bu kadınlara sorulduğunda çoğu dışlanmak istemediklerini, iyi bir geleceğe sahip olmak ve mutlu bir evliliklerinin olmasını garantilemek için kendi rızaları ile bunu istediklerini söylüyorlar.
İçinde bulunduğumuz topluma baktığımızda neredeyse hepimizin elinde akıllı telefon olduğunu söyleyebiliriz. Akıllı telefonların ilk çıktığı zamanlarda doğal olarak bu kadar yaygın değildi. Fakat insanlar içinde bulunduğu toplumdan etkilendiğinden ve çağın gerisinde kalmak istemediğinden dolayı telefon satışları giderek arttı ve akıllı telefon kullanımı giderek yaygınlaştı. Zamanla sosyal medya kullanımı da artmaya başladıkça insanlar daha yeni ve farklı şeyler gördüler ve bunlardan etkilenmeye başladılar. Örneğin sosyal medyadaki bazı güzellik kriterleri günümüzde birçok insanın kendi dış görünüşünü beğenmeyerek estetik yaptırmasına bile sebep oldu. Özetlemek gerekirse insan içinde bulunduğu çağı hem etkiledi hem de bu çağdan etkilendi.
Sonuç olarak birey içinde bulunduğu toplumdan ayrı düşünülemez. Çünkü birey toplumu oluşturan bir yapı taşıdır. Toplumla iç içedir ve doğal olarak içinde bulunduğu toplumdan da bilinçli ya da bilinçsiz olarak etkilenir ve bu da davranışlarına ve düşüncelerine yansır. Bu davranış ve düşünceler de kişinin kimliğini oluşturur. Kişi düşünceleriyle de toplumun geri kalanını etkiler. Yani birey yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar.
İkra Eylül DÖNER
11/D 358
Kaynakça
https://barisgulec.medium.com/prokrustesin-yata%C4%9F%C4%B1-c1fafbd33058
Comments
Post a Comment