Naz Karababa (2.yazı)
Çünkü insan, birey olarak yalnızca kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda bilinçli veya bilinçsiz olarak kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar...’’
Her zaman kendimiz olmak istiyoruz veya her zaman kendimiz olduğumuzu düşünüyoruz. Ancak aslında belki de hiçbir zaman kendimiz değildik. Peki neden böyle düşünüyorum? Çünkü yukarıda yazmış olduğum, Thomas Mann'ın Büyülü Dağ romanında geçen bu cümle bize aslında karakterimize tek başımıza karar vermediğimizi, çevremizden ve toplumumuzdan etkilenerek bir kişilik, karakter oluşturduğumuzu söylemeye çalışıyor. Bazı zamanlar bilinçli olarak çevremizden ve bulunduğumuz çağın getirdiklerinden etkilenerek kişiliğimizde değişiklikler yapıyoruz; yaşam tarzımızı bazen değiştiriyoruz. Ama kimi zamanlar bilinçsiz olarak çevremizden veya bulunduğumuz çağın getirdiklerinden etkilenerek kişiliğimizde veya yaşam tarzımızda değişiklikler yapıyoruz. Nasıl yani diye düşünürsek, şu şekilde örnekle açıklayabilirim: Mesela, ilk dokunmatik telefonlar 2007 ile 2010 yılları arasında çıkmıştır. 2008 yılında doğduğumuzu düşündüğümüzde, dokunmatik telefonlar ya yoktu ya da çok yaygınlaşmamıştı. Yani hepimiz o zamanlar henüz tuşlu telefon kullanıyorduk. Bence o zamanlar mesela daha mutlu ve huzurluyduk, hatta arkadaşlık ilişkileri bile o zamanlar daha güzeldi. Yani akıllı telefonlar henüz yaygınlaşmamışken. Fakat akıllı telefonlar çıktıktan sonra biz farkında olarak veya olmayarak aslında çok değişmedik mi? O zamanlar daha mutlu ve huzurluyduk, çevremize güvenimiz belki de daha fazlaydı, arkadaşlık ilişkilerimiz daha güçlüydü; hatta o zamanlar insanlarla iletişimimiz bile daha iyiydi. Fakat akıllı telefonlar yaygınlaştıkça, teknoloji geliştikçe bizler daha mutsuz, huzursuz, arkadaşlık ilişkileri ve insanlarla olan iletişimde güçsüz kişilere dönüştük. Hatta o zamanlar bir bilgi öğrenmek için yaptığımız araştırmalara bile gerek kalmadan tek bir tuşla o bilgiyi öğrenebilir duruma gelerek daha da tembelleştik. Geçmişte herkes birbirine yardım ederken, bu zamanlar etmiyor, değil mi? Düşündüğümüzde, 1920'li, 1930'lu yıllarda insanların birbirleriyle olan ilişkileri ve iletişimleri daha iyiydi, değil mi? Veya bana kalırsa çok fazla geçmişe gitmemize gerek yok. 1990'lı yıllarda henüz daha akıllı telefonlar çok yokken, teknoloji bu kadar gelişmemişken, daha mutlu ve huzurlu değil miydik? 1990'lı yıllarda yaşamış olan insanlar bile çağımızın getirdiği yenilik ve teknolojiler ile kişilik ve karakterlerini bilinçsiz olarak değiştirmedi mi? Onlara sorduğunuz zaman bile düşündükleri ve o zamanları hatırladıklarında sizlere aynı şeyi söyleyeceklerdir: İnsanlar çok değişti. İşte bu değişimin nedeni, kendi benliğimizi geliştirirken bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde çevremizden, çağımızın ve çağımızın beraberinde getirdiği yeniliklerle uyum sağlama amacıyla kendimizi değiştirmemizdir.
Naz KARABABA
11/D 488
Comments
Post a Comment