Posts

Showing posts from October, 2024
 Berat Özgürlük, bireyin kendi iradesiyle karar verme yetisine sahip olmasıdır. Bu bağlamda, onurlu bir hayat sürmek, kişinin ahlaki değerlerini ve etik ilkelerini benimsemesi ve bu doğrultuda hareket etmesi anlamına gelir. Ancak bir insan, özgür değilse, seçim yapma kapasitesi kısıtlanır. Bu kısıtlama, bireyin içsel değerlerine ve vicdanına göre hareket etme imkanını ortadan kaldırır. Zorunluluklar altında yapılan eylemler, gerçek bir onur ve saygıdan yoksundur. Özgürlük, aynı zamanda sorumluluk almayı da gerektirir. Bir birey, özgür olduğunda kendi seçimlerinden sorumlu olduğunu kabul eder. Bu sorumluluk bilinci, onurlu bir yaşamın temel taşlarından biridir. Özgür birey, yaptığı eylemlerden dolayı kendisini sorgulama ve gerektiğinde hatalarını kabul etme cesaretine sahiptir. Öte yandan, özgürlükten yoksun bir insan, dışsal baskılar ve otorite tarafından yönlendirildiği için kendi eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşme imkanı bulamaz. Ayrıca, özgür bir birey, kendi kimliğini geliştirme fı
 Enes Çıtak Akıl ve bilinç, insan deneyiminin merkezinin yer alan iki temeldir. Her biri, insanın türüne özgü karmaşık bir varoluş biçimi sunarken, aynı zaman akıl Akıl, soyut insanların düşünmesi ve yaratıcı problem çözebilen simgeler. Bilim, sanat ve felsefe gibi faaliyetlerin ilerlemesi mümkün. İnsan aklı, yeni ürünler üretme ve dünyayı anlama konusunda bir nimet olarak öne çıkıyor. Ancak bu yaratım süreci, bireyleri sürekli bir sorgulama ve değerlendirme Bilinç Bilinç, varoluşun özünü sorgulama kapasitesiyle birlikte gelir. İnsan, yaşamın geçiciliği, ölüm ve anlam arayışı gibi karmaşık sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldı. Bu, ruhsal insanlara ve kaygılara neden olabilir. Dolayısıyla bilinç, bireyin bir yarasına dönüşebilir. Zamanın bu varoluşsal kaygıları, insanın ruhsal yapısının tehdit eden unsurları haline gelmesi Deng B Sonuç olarak, akıl ve bilinç, insanın varoluşunun sınırları kutuplarıdır. Her biri hem yaralar hem de nimetler sunarken, bu ikili ortaklıkların dinamikleri, insa
 Eylül Aldemir Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?      Ahmet’in, kör olduğunu bildiği Mehmet’in uçuruma doğru yürüdüğünü bilmesine rağmen müdahale etmemesi ahlaki ve hukuki açıdan farklı değerlendirilebilir.  Hukuk açısından bu durum farklı görüşlerle değerlendirilebilir. Bazı bakış açıları; Ahmet’i suçlu bulacak. Çünkü bu durum kasıtlı bir şekilde öldürmeye girer.Ortada insanı ölüme götürebilecek bir sorun var ve kişinin tehlikede olduğunu gören kişiye bu durum sorumluluk yüklüyor. Yardım etse on sorun ortadan kalkıcak ama yardım etmediği için kişinin ölümünden sorumlu sayılır. Bu yüzden Türk Ceza Kanunu’na göre bu durum ceza gerektirir. Bazı bakış açılarına göre ise; Ahmet doğrudan cinayet işlememiştir. O, orada gözlemci konumundadır. Çünkü Mehmet’in hayatını kurtarmak Ahmet’in sorumluluğu değildir. İsteseydi kurtarabilirdi ama orada Ahmet olmasaydı Mehmet za
 Hasan Hüseyin Tennioğlu Hasan Hüseyin Tennioğlu/577- Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?/Bence Ahmet’in yaptığı cinayet falan sayılmaz.Eğer ki illa bir suçlu arıyorsak bu tanrının ta kendisidir.Onu kör yaratan Ahmet değil tanrıdır.Bu bağlamda Ahmet Mehmet’i kurtarmak zorunda değildir.Böyle bir yükümlülüğü,böyle bir sorumluluğu yoktur.Bu bizim kendi birtakım sözde değerlerimiz üzerine inşa etmeye çabaladığımız kendi etik kurallarımızın bir dayatmasıdır. 2.Acaba bir şey, Tanrı istediği için mi iyidir, yoksa o, iyi olduğu için mi Tanrı tarafından buyurulmuştur?/Bence iyi kötü diye bir şey yoktur.Sadece toplumun kendisinin de nedenini bilmediği şekilde  iyi,güzel,örnek kabul ettiği şeyler vardır bir de tam tersi kabul ettiği şeyler.Fakat bu neden iyi bu neden kötü falan eminim ki kimse bilmiyor.Sadece öyle görmüş,öyle öğretilmiş ve öyle uygulandığı için buna itaat
 Furkan Dalan Furkan Dalan 11/D 152 Bu ikilem günümüzde hala tartışmalara sebep olmaktadır.Bu olay yaşanacak bir olaya müdahale etmemenin sonucunda yaşanacakların sorumluluğunun müdahale etmeyen kişiye ait midir ikilemini doğurur.''Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?'' sorusunu inceleyip yorumlayacağım.Bu soruya bir cevap verebilmek için ilk olarak iyi ile kötünün ayrımını yapmamız gerek.İyi kavramı, ahlak bakımından olumlu bir anlam taşırken, olumsuz bir çağrışım uyandıran nesne, istek ve davranışlar bütünü de kötü olarak tanımlanır. Bir insanı ölüme terk etmek kötü ,yanlış, bir şeydir değil mi? Bu olaya hukuki derecede bakarsak eğer mahkeme cinayete teşebbüsü tespit ederse, asıl ceza 9 ila 15 yıl arasında olacak.Bana göre Ahmet'in yaptığı şey tam olarak bir cinayet olmasa da dolaylı yoldan bir cinayettir çünkü bir insanın ölümünü sadece bi
 Eren E.  -Akıl (veya bilinç) insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi? -Akıl insan için hem yara hem nimettir benim için. Akıl bi yandan güçlendirirken öbür yandan çürütür. Yara olarak düşünüldüğünde fazla düşünmenin insanı strese sokması, kaygılandırması gösterilebilir. Fazla düşünmek kötüdür çünkü düşündükçe dibe batarsın. Ancak benim için ağır basan tarafsa aklın bir nimet olmasıdır. Aklın gücünün bir sınırı yoktur, insanlar önüne çıkan tüm sorunları akılla yenebilirler. Düşünerek hem kendimizi geliştiririz hem hayatımızı kolaylaştırırız. Aklı geliştirmek de tabii ki çok önemlidir. Sonuç olarak soruya cevabım akıl insan için bir nimettir.
 Naz Karababa Akıl (veya bilinç) insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi? Akıl ve bilinç kavramlarının insanlar için bir yara mı yoksa bahşedilmiş bir nimet mi olduğunu düşünecek olursak eğer. Bence hem bahşedilmiş bir nimet hem de bir yaradır. Neden bir nimet veya neden bir yara olduğunu düşünecek olursak, bahşedilmiş bir nimet olmasının nedenleri bugünlere kadar aklımız ile düşündüklerimiz ve bu düşündüklerimiz ile yaptığımız şeyler bizleri bu zamana kadar getirdi. Eğer aklımız olmasaydı bu zamanlara gelemeyecektik, hayatımızı kolaylaştıran yapay zekâ, kitaplar ve daha birçok şey olmayacaktı. Bilinç bizim daha önce tanıdığımız şeyleri tekrar tanıma ve kavramamızı sağlıyor yani aklımızla yaptıklarımızı daha iyi kavrayarak dahada geliştirmemizi sağlıyor. Bu nedenle akıl ve bilinç kavramları bence ayrı düşünülemez. Aklımız ile bu zamanlara gelmiş olmamız, hayatımızı kolaylaştıracak icatlar bulmamız yani bu kadar gelişmemiz bize aklın bahşedilmiş bir nimet olduğunu gösterir. Ta
 Celal Erdoğan AKIL İNSAN TÜRÜ İÇİN BİR YARAMIDIR YOKSA NİMET Mİ? İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğin akıl ve mantık sahibi olmasıdır derler hep. Yanlışta sayılmaz aslında ama aklını doğru kullanan için geçerlidir bu söz bence. İnsan aklı sayesinde karar veren bir varlıktır ve bu varlığın bazı zaman ve olaylarda aklı sayesinde başarıya ve hedefe ulaştığını veya aklı sayesinde iyi ve kötüyü ayırt ettiğini düşünenler gibi insan aklının kafasından geçen kötü fikirlere yol açtığını, vicdan, acıma, mutlu olma veya üzülmek gibi duyguların insanların akıl yoluyla hareket etmesinden dolayı köreldiğini düşünenlerde var. Bence insan önce akıllı olmayı değil akıllı düşünmeyi öğrenmeli ve uygulamaya çalışmalı. Eğer akıllı düşünen ve her zaman karşısındaki kişi veya olaylara karşı aklını ve vicdanını eşit seviyede tutabilen bir kişi olursa insan işte o zaman hem akıllı olmuş olur hem de akıllı düşünmüş olur. Kısacası akıl insanlar için çok önemli bir nimettir ama doğru kullanılmayı b
 Helin Karaduman İnsanlar dönemler boyunca kendilerini diğer hayvanlardan çeşitli konularda üstün görmüştür. Bunun ana sebebi ise bizim bilinç, akıl, sorgulama yetisi tarzı bize doğuştan verildiğini düşündüğümüz ama aslında yine kendi yarattığımız kalıplara sahip olmamızdır.  İşin aslı bu konuyu küçüklüğümden beri hep sorgulamışımdır. Belirli dönemlerde bu konu hakkında çok kesin yargılarım oldu. Çocukken bunu "üstünlük" olarak görüyordum, bir iki sene önce ise bunun bir "lanet" olduğuna karar verdim. Şimdi ise tek bir konu hakkında değil, birçok konu hakkında kesin çizgilerim yok. Üstünlük, nimet, lanet ya da yara gibi kavramların ne demek olduğunu bilmediğimi fark ettim. Bilmiyorum ama görüyorum. Gördüklerim ise değişiyor.  Bu yüzden ilk neyi nasıl gördüğümü aktarmak istiyorum. Bu metni yazdığım dakikada nimet, bana göre yaşayabilme yetisidir. Ya da (tesadüfen, bir sebebe bağlı olarak vs.) orada bulunan ve bizim için var olduğunu düşündüklerimizdir. Lanet ise yaşa
 Emre Yıldırım -Akıl (veya bilinç) insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi? Aslına bakarsanız kullanım amacı bunu belirler.Siz eğerki akılı insalık yararına kullanırsanız akıl insan türü için bir nimettir.Tam tersi düşünecek olursak akılı eğerki bir fikir üretmek için kullanırsak ve o fikir insanlık zararınaysa hele ki amacımız buysa o zaman bizi ikinci kapıya ,insanlık türü için yaradır yargısına götürür.İnsanlık tarihi açısından aslında bu yargı için bol bol çelişki bulailirsiniz.Bu çelişkilerde birine örnek veremek gerekirse telefonu hiç düşünmeden söyleyebilirim.Çünkü telefonun yararlarını saymaya başlayıp bitirdikten sonra bide karşı tarafı dinleyince  telefonun hangisine hizmet ettiğini anlayamıyoruz.Ama sadece böyle değerlendirmek yanlış olur çünkü baktığınız zaman sürekli kullandığımız ve hayatımızı kolaylaştıran birçok fikir sadece ve sadece yararlıdır.Sonuç olarak,geriye çekilip şöyle bi baktığımız zaman akıl  insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet midir? so
 Suzan Nur Yalçın Acaba bir şey, tanrı istediği için mi iyidir yoksa o iyi olduğu için mi tanrı tarafından buyrulmuştur? İsmini Sokrates ve Euthyphron arasında geçen diyalogdan alan Euthyphron ikilemi; ahlakın doğası üzerine yapılan felsefi bir tartışmadır. Bir şey tanrı istediği için iyiyse, tanrı tecavüz,cinayet,hırsızlık gibi durumları ahlaki mi bulur ?  Eğer böyle ise iyi kavramı anlamsızdır. Ya da bir şey iyi olduğu için tanrı tarafından buyrulduysa da benzeri sorular ortaya çıkar. Tecavüz iyi midir? Davranış ahlaklı, iyi olduğu için tanrı onu emrediyorsa, o zaman ahlaklı,iyi kuralları kim koyuyor sorusu ortaya çıkıyor. O zaman tanrıya da kural koyan bir varlığın olduğunu düşünebiliriz. Çünkü tanrının özelliklerinden biri olan sonsuz iyilik sahibi olması, iyilik olarak görüldüğü için tanrının emrettiği bazı durumlarla çelişebilir. Bu ikilem bize iyilik kavramını ve ahlak kurallarını sorgulatır.  Sonuç olarak bu ikileme net bir cevap verilemez.
 Ece Biçer Akıl insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi? Bu soruya cevap vermeden önce akıl nedir sorusundan başlayalım. Akıl, yaradılışımız gereği bize verilmiş ve bizi diğer canlılardan ayıran en önemli özellik olan anlama ve kavrama yetisidir. Peki akıl bir nimet midir sorusuna gelirsek akıl tabi ki de bir nimettir. Aklımız bizi bu hayatta olduğumuz yere getiren şeydir, özellikle yaşadığımız ortama ve okuyabilme şartlarımıza bakarak bunu söyleyebiliriz.  Bilgili olmak, bilinçli olmak, aklımızı kullanmak bizi her zaman ileri taşır fakat bilginin insana zarar vereceği durumlar da vardır. Bir şeyleri fazla bilmek ve derinlemesine bilmek bu konu hakkında bize korkular ve endişeler doğurabilir. Hatta sadece derinlemesine bilmek bize korkular doğurmaz bazen bir kavramı sadece bilmek bile buna sebep olabilir. Buna yeni doğan bebek üzerinden örnek vermek gerekirse, yeni doğan bir bebek hiçbir şeyi bilmez çünkü aklını kullanabilecek bir konumda değildir dolayısıyla korkuları ve end
 Ali kwider  Merhaba arkadaşlar adım Ali size “Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?” konusu ile ilgili bir konum var. Öncelikle ben konuyu ikiye ayirmak isterim; 1) Hukuki Açıdan Suç mudur? 2) Ahlaki Açıdan Suç mudur? Öncelikle hukuki açıdan bakmak gerekirse bence suc değildir çünkü burdaki olayda Ahmet, Mehmete herhangi bir yol tarifi veya önlem alması gerektiğini söylememiş ayrıca Mehmetin gittiği yolun takip edilmesi Ahmetin herhangi bir sorumluluğu olmadığı için hukuki anlamda Ahmetin suçu yoktur.   Ahlaki açıdan bakacak olursak bence suçlu. Çünkü hernekadar ahmet mehmeti sevmiyor olsada ve nefret ediyor olsada onu ölüme bırakmamak gerekir. Kimisinin aklinda şöyle bir soru gelebilir :” Belkide Mehmet cok kötü bir şey yapmiş olabilir ve bundan dolayıda Ahmet onu sevmiyor. Neden kötü bir şey yapmış birisini kurtariyor?” fakat arkadaslar Mehmet isterse dünyanın
 Beren Adıyaman Bir Şey Tanrı İstediği İçin Mi İyidir, İyi Olduğu İçin Mi Tanrı Tatafinda Buyurulmuştur? Öncelikle şurdan başlayalım:İyi nedir? Kime göre neye göre iyi kavramı vardır?İyi ya da kötüyü kim belirler? Aslında iyilik göreceli bir kavramdır. Allah insana doğru kararlar verebilmesi için akıl vermiştir. Bizi diğer canlılardan özelliğimiz de bu zaten. Akıl sayesinde doğru ve mantıklı kararlar verebiliyoruz. Peki "iyi"ye gelecek olursak.Bana göre iyi kavramı insandan insana değişiklik gösterebilir. Herkesin kendine göre bir doğrusu vardır ve hayatını bu doğrulara göre devam ettirir. Bu sebeple iyi kavramında kesinlik ifadeleri kullanamayız.  Asıl konumuz olan bir şey Tanrı istediği için mi iyidir yoksa iyi olduğu için mi Tanrı tarafından buyurulmuştur ifadesi içinde şunları söyleyebiliriz. Bir şeyin iyi olup olmadığını belirleyen şey insanların davranışlarıdır. Allah'ın verdiği akıl ve iradeyi kullanarak hareket ederiz. Zaten bu dünyaya gelmemizin amacı da o. Konuy
 Defne Taşdelen İnsanlık tarihi boyunca akıl, insanın en belirgin özelliği olarak öne çıkmıştır. Düşünme yetisi, insanları diğer canlılardan ayıran temel bir faktördür. Ancak aklın doğası, hem bir nimet hem de bir yara olabileceğini gösteren karmaşık bir yapıya sahiptir. Öncelikle, akıl bir nimet olarak değerlendirilmelidir. İnsanlar, akılları sayesinde soyut düşünce geliştirebilir, karmaşık sorunları çözebilir ve toplumsal yapılar oluşturabilir. Bilim ve sanat, aklın ürünleri olarak insanlık tarihinde önemli bir yer tutar. Akıl, insanların yaratıcı potansiyelini ortaya çıkarır; yeni fikirler, buluşlar ve estetik eserler yaratma imkanı sunar. Ayrıca, sosyal ilişkilerde empati kurma yeteneği, aklın sağladığı önemli avantajlardır. Bu bağlamda, akıl, insanın gelişiminde ve uygarlığın ilerlemesinde temel bir araçtır. Ancak akıl, bir yara olarak da kendini gösterebilir. Düşünmenin getirdiği karmaşık duygular, kaygı ve varoluşsal sorgulamalar, insanı derin bir içsel çatışmaya sürükleyebilir.
 Egemen -Yoksulluk, pandemi vs. ile karşılaştırıldığında, çevre konusu daha büyük bir kriz midir?   Bu çıkarımı yapabilmek için önce yoksulluk, pandemi ve çevre konusunun anlamlarını ele almak istiyorum. Yoksulluk: İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılayamaması durumudur ve bu durum, eğitim, sağlık, barınma ve beslenme gibi hayati alanlarda ciddi eksikliklere yol açar. Yoksulluk, bireylerin ve toplumların potansiyellerini gerçekleştirmelerini engeller ve sosyal eşitsizlikleri derinleştirir. Pandemi: Sağlık hizmetlerine erişimdeki eşitsizlikleri ve küresel tedarik zincirlerinde kırılganlık ortaya çıkarabilir. Aynı zamanda, pandeminin ekonomik etkileri, yoksulluğun artmasına ve sosyal eşitsizliklerin daha da derinleşmesine sebep olabilir. Çevre:  Çevre krizi, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, kirlilik ve doğal kaynakların tükenmesi gibi birçok bileşeni içerir. Bu kriz, gezegenimizin ekosistemlerini tehdit etmekte ve insan yaşamını sürdürülebilir kılmak için gerekli olan doğa
 Alp Buğra Yeral Alp Buğra Yeral Akıl insan türü için yara mıdır yoksa nimet mi? Bu konuyu açıklığa kavuşturmak için aklın ne olduğunu anlamamız gerekir. Akıl veya bilinç insana özgü bir şey olup insana düşünme,hayal kurma,sebep-sonuç ilişkisi kurma, karar verme gibi daha bir çok özellik kazandırır. Aklın veya bilincin faydalarına gelecek olursak buraya pek çok şey yazılabilir.Örneğin akıl sayesinde mantıklı bağlantılar kurulabilir ve bu insan ilişkilerini etkiler.Toplum için kurallar konulup huzurun sağlanmasını sağlayabilir.Ani karar gerektiren anlarda hızlı düşünmeyi sağlayarak insanı hayatta tutabilir.Bir yere gideceği zaman oranın güvenli olup olmadığını,oraya giderse başına bir şey gelip gelmeyeceğini gözlemleyerek mantıklı karar verip hayatta kalabilir.Yeni icatlar ve buluşların yapılmasını sağlayarak teknolojinin gelişimine ve hayatımıza olumlu etki edebilir.Düşünmeyi sağlayarak hayattaki bazı önemli sorun ve sorulara cevap bulunabilir. Zararlarına gelecek olursak ise buraya da
 Betül Ceylan Betül Ceylan, seçtiğim konu : Yoksulluk,  pandemi  vs. ile karşılaştırıldığında, çevre konusu daha büyük bir kriz midir? Öncelikle yoksulluk ,  pandemi  gibi sorunlar çevre sorunlarına göre daha sosyal ve değişken sorunlardır. Yoksulluk dediğimiz şey bireyin temel ihtiyaçlarını karşılayamaması demektir. Buna neden olan şeylerin başında beşeri  ve değişken unsurlar  vardır.(Siyaset,politika vb. ) Pandemi de aynı şekilde belli bir bölgede başlar ve yeterli önlemler alınırsa belli olan o bölge içinde kalabilir. Fakat çevre sorunu başlığı altına aldığımız konular her ne kadar önlem alınsa da tüm dünyamızı etkiler. Örneğin  “X ülkesinin kirli havası” olamaz. Çünkü X ülkesinin havası yoktur , o hava dünyanın atmosferinde bulunan bir böümdür. Dünya da hepimizin olduğuna göre bir yerin kirliliği hepimizi etkiler  . Başka bir yönden de şöyle ifade edeyim Dünya tarihine baktığımızda pek çok salgından dolayı pandemi yaşanmıştır. Ama bunların aşı, ilaç vb. buluşlarla çözümü bulunmuşt
 Acar Mutlu Neden ancak özgür bir insan onurlu bir hayat yaşayabilir? Öncelikle bu soruyu cevaplayabilmek için özgürlük ve onur kavramlarının ne anlama geldiğini bilmemiz gerekiyor. Özgürlük sözcük anlamı olarak "herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu; azadelik" olarak açıklanabilir. Onur ise insanın kendisine veya çevresindeki diğer insanlara duyduğu saygının dayandığı manevi değer olarak tanımlanır.  Özgür olmayan insan kendi başına karar veremez ve kararını uygulayamaz. Onurlu bir yaşam için ise insanın kendi hür iradesiyle, sağlıklı düşünerek ve baskı altında kalmadan doğru olanı seçmesi gerekir. Özgür olmayan bir insan onu yönetenlerin ve kısıtlayanların çizdiği çerçeveden çıkamadığından başkalarının verdiği kararları uygulamak zorunda kalır. Her bağımsız olan onurlu bir insan sayılmaz ancak özgür olmayan bir insan onurlu olamaz. İnsanın kendine duyduğu saygı onu asi ve özgür olmaya iter. Başkala
İkra Eylül   Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’ in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı ?   Merhaba arkadaşlar. Ben İkra Eylül Döner. Bugün yazımda ‘ Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’ in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı ? ‘ sorusuna cevap vermeye çalışacağım. Öncelikle ’ Cinayet nedir ? ’ sorusuna cevap bulmamız gerekiyor. Cinayet, bir kimsenin başka bir kimseyi bilerek öldürmesi eylemidir. Hukuki açıdan bakacak olursak Ahmet doğrudan bir cinayet işlememiştir çünkü Ahmet’ in Mehmet’ in hayatıyla ilgili bir hükümlülüğü yoktur ve kişiyi kasten öldürmemiştir. Bu sebeple bu bir cinayet değildir ve Ahmet de katil sayılmaz.   Sorumuza bir de Kant’ın ödev ahlakına göre bakalım. Kant’ın ödev ahlakına göre bir ahlaki erdemde bulunurken kişinin kendi niyeti önemlidir. Buradan yola çıkarsak; Mehmet kör olduğu içi
 Yusuf Cihan Genç Bilinç Nedir? Yusuf Cihan Genç 11D 303 Hepimiz bilinçli olmanın ne demek olduğuyla ilgili ortak bir sezgiye sahibiz. Ancak bu sezgiyi tanımlamak zordur. Bilinç, kelimenin gerçek anlamında varlığın kendi konumunun farkına varmasıdır. Fakat bir de öz-bilinç vardır ki bu bilme eylemi diğer bütün bilme eylemlerinden farklıdır. Bireyler olarak, bilincin ne olduğunu bildiğimizi hissediyoruz çünkü onu günlük olarak deneyimliyoruz. Ancak bilim henüz bilincin doğası konusunda bir fikir birliğine varamadı. Bu da konuyu günümüzün en önemli felsefi tartışma konularından biri haline getirdi. Bunun bir nedeni, bilim insanları da dahil olmak üzere çoğumuzun bilincin doğası konusunda düalist bir tutum benimsemesidir.
 Ali Emre Candüz Seçilen konu : Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağı yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı ?    Ahmet’in, Mehmet’in tehlikede olduğunu bilmesine rağmen onu uyarmaması, pasif bir davranış sergilediği anlamına gelir. Bu durum felsefe dünyasında eminim çok büyük sorulardan biri olmuştur. Bana yani Ali Emre Candüz’e göre bu bir insanın bağrına hançer sokmaktan çok ama çok küçük bir farkla aşağıdadır. Çünkü o insanın o uçurumdan düşmesinde onun müdahale etmemesi aynı zamanda nefretini engellememesi vardır. Yani bu tanrının ona birden verdiği tek tercih sorulu bir sınav kağıdında iyilik ve kötülük şıklarından kötülüğü işaretlemiş olur. İnsanı bizzat silahla ya da elle öldürmek ise tehlikenin ta kendisi olup insana gitmektir. Yani o sınav kağıdını kendi basıp tamamen kendi isteğiyle kötü olduğunu göstermesidir. Bu bölümdeki sonuç Ahmet’in kötü insan olmayı seçmesi derim fikrimce. Buraya kadar
Melike Şaziye Bayram   Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?   Mehmet’in uçurum kenarında bulunduğu noktada yaşamı tamamıyla Ahmet’in vicdanına ve onun bu doğrultuda vereceği seçime bağlı. Diyelim ki Ahmet elinde bir silahla Mehmet’in karşısındaydı. Bu durumda da Ahmet’in kararı Mehmet’in hayatını uçurum örneğiyle aynı şekilde etkilerdi. İki durumda da Ahmet kendi nefsiyle bir imtihan sonucunda Mehmet’in ölüm kararını verir. Aradaki tek fark bunu tetiği çekerek değil sessiz kalarak yapmasıdır. Ahmet bu olay sonucunda kendini doğrudan Mehmet’i öldürmemiş sayabilir. Zira Ahmet orada olmasaydı Mehmet yine de ölecekti. Böyle bir varsayımla kendini avutabilir. Ancak unutulmamalıdır ki orada Ahmet yerine başka biri bulunsaydı Mehmet ölmeyebilirdi. Bu olayda önemli olan Mehmet’in nasıl öldüğü değildir. Mehmet’in nasıl hayatta kalamadığıdır. Çünkü yaşama hakkı bir
 Eren Akbaba Felsefe Proje Ödev -Akıl (veya bilinç) insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi?  Baş, Akıl veya bilinç denilen kavramın, varlığı ve tanımı halen daha tartışılmakta ve araştırılmaktadır. Bu sebepten dolayı, ana sorumuz olan nimet mi yoksa yara mı oluşuna verilebilecek birden fazla cevap vardır. Bilinç, kişiyi “kendi(m)” dediği şey kılmaktadır. Başka bir ifadeyle bilinç, kişinin kendi olmasının ve kendi olarak kendisiyle özdeş olmasının farkındalığından başka bir şey değildir.¹ Böyle bir tanım sanıyorum ki şuan işimizi görecektir. Akıl veya bilinç, insanlığın teknoloji gibi birçok şeye sahip olmasını sağlamış ve onu diğer canlılardan ayrı tutmuş yegâne özelliktir. Eğer herhangi bir evcil veya vahşi canlıya baktığımızda onu kendimizle uzaktan yakından bir tutamıyorsak, bunun sebebi hangi özelliklerimizin farklı olduğunu kavrayabilmemizdir ve bunu yapabilmek için bir bilince sahip olmamızdır. Buna örnek olarak yaygın olarak bilinen evcil kedilerin sahiplerini bir sah
 Melike İnci Çevre Krizi, Yoksulluk ve Pandemi ile Karşılaştırıldığında Daha Büyük Bir Tehdit mi? Yoksulluk ve pandemi, günümüzde görünen en büyük sıkıntılar gibi gelir. Ancak ya çevresel sorunlarımız? Bu yazımda “Yoksulluk, pandemi vs. ile karşılaştırıldığında çevre konusu daha büyük bir kriz midir?” sorusu hakkında düşüncelerimi belirteceğim. İlk olarak çevre sorunlarını açıklamalı. Çevre sorunları , insan aktivitelerinin biyolojik ve fiziksel  çevre  üzerindeki zararlı etkilerinin toplamına verilen addır. Çevre sorunları: i klim değişikliği, çölleşme, biyolojik çeşitlilik kaybı, ormansızlaşma, ozon tabakasının tahribatı, hava, su ve toprak kirliliği, tehlikeli ve plastik atıklar, deniz ve okyanus kirliliği olarak sıralanabilir. Yoksulluk veya  fakirlik , günlük temel ihtiyaçların tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmama durumudur. Özellikle  yiyecek ,  içecek ,  barınma  ve  giyim  gibi temel ihtiyaçlara zor erişmek veya erişememek yoksulluk ola
 Sahra Güler  Neden sadece özgür insanlar onurlu bir hayat yaşayabilir? Çünkü özgürlüğünü terk etmek binevi onurunu ve gururunu da terk etmektir. Onurlu bir hayat ancak ve ancak kendi hayatının hükmüne sahipsen yaşanabilir. Yani özgürsen...  Peki özgür olmak nedir? İstediğin her an, istediğini hiç kimseye sormadan yapabiliyorsan özgürsündür. Canın isteyince "Bu akşam da dışarıda yemek yiyeyim." Deyip çıkabiliyorsan, istediğinde alışveriş yapmaya gidebiliyorsan, yaptığın şeylerin hesabını sadece kendine veriyorsan özgürsündür. Tabi sadece fiziksel özgürlükten söz edemeyiz, duyguları engellenmiş bir kişi özgür değildir. İstekleri bastırılmış, insanı insan yapan özelliklerinden mahrum bırakılmış biri asla tam bir özgürlük içinde sayılmaz. Düşünmek... Ne kadar önemli bir kelime değil mi? İnsanların elinden alınabilecek en büyük değerdir düşünmek. Çünkü düşünmezsen sorun çıkarmazsın, kabullenirsin. Çünkü düşünmek bize verilen çok büyük bir ayrıcalıktır, özgürlüğümüzü elimize almam
 Zeynep Seher Yurt Akıl insan türü için bir nimet mi yoksa bir yara mıdır?     Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle aklın ne olduğunu anlamamız, aklın sadece insana özgü bir kavram mı, yoksa diğer canlılarda da belirli oranda da olsa bulunup bulunamayacağını değerlendirmemiz gerekmektedir.   Ayrıca insan türü akla hazır bir şekilde mi sahip oldu veya binlerce yılda gelişerek ve geliştirerek mi bugün bulunduğumuz seviyeye geldi sorusunun cevabı düşünmeye değer bir olgu olarak karşımızda bulunmaktadır.   Bugün insanoğlu, aklı nasıl kullanmaktadır? Faydalarını gördüğü gibi zararlarını da görmekte midir? Aklını kullanarak bugün bulunduğumuz medeniyet seviyesine geldiğimizi kabul edersek acaba kullanmasa daha mutlu, daha özgür olabilir miydi?   İnsanoğlu, aklını kullanarak yaşadığımız dünyada diğer varlıkların hakimi durumunda bulunmaktadır. İnsan özellikler bakımından hemen hemen hiçbir dalda canlılardan üstün değildir. Görme yetisi olarak bir kartal 3km ötesini rahatlıkla g